25 Aralık 2013 Çarşamba

Hastane'den Gazetecilere Plaket



Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde Akdeniz Böbrek Hastalıkları ve Organ Nakli Derneği “Sağlığınızı Koruyalım” adlı sempozyumu gerçekleştirdi. Organ Bağışı Haftası kapsamında düzenlenen sempozyumda hastaların dikkat etmesi gereken konulara değinildi. Sempozyum sonunda ise gazetecilere organ bağışına yaptıkları katkıdan dolayı teşekkür plaketi verildi.


                             

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi doktorlarının, öğretim üyelerinin, hastalarının ve gazetecilerin de katılımıyla gerçekleşen “Sağlığınızı Koruyalım” adlı sempozyumda sağlıklı bir toplum için alınması gereken önlemlerden bahsedildi. Akdeniz Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Profesör Doktor Filiz Gülseren'in gerçekleştirdiği sunumda günümüzdeki enfeksiyon hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma yolları anlatıldı. Sempozyumda böbrek ve karaciğer hastaları ile yüz nakli olan Turan Çolak da enfeksiyon hastalıklarıyla ilgili bilgi edindiler.


“Dünyaya yayılmasının önüne geçebiliriz”

Günümüzde enfeksiyon hastalıklarından korunmak için bulaşma yolları hakkında bilgi edinip önlemlerin alınmasının önemini vurgulayan Prof. Dr. Filiz Gülseren; “Kendi çapımızda alacağımız önlemlerle hastalıkların diğer insanlara, ülkeye hatta dünyaya yayılmasının önüne geçebiliriz. Alınacak önlemlerin neticesinde tedavi giderlerinden de tasarruf edebiliriz. Hastalıklardan korunmanın başında gelen yöntemlerden biri olan aşı gibi pek çok yöntemi öğrenmemiz, sağlıklı bir toplum oluşturmamızı sağlayacaktır.” şeklinde konuştu. Bu gibi sempozyum ve panellerin gerçekleşmesinin, insanları bilinçlendirmede, ülkeyi ve bölgedeki kişileri hastalıklara karşı korumada önemli bir adım olduğunu da belirtti.


Plaketleri Mehmet Şahan verdi

Sempozyumun sonunda Akdeniz Böbrek Hastalıkları ve Organ Nakli Derneği Başkanı Mehmet Şahan, Sabah Akdeniz muhabiri Erdoğan Öztürk de dahil olmak üzere organ bağışına yaptıkları katkılardan dolayı gazetecilere teşekkür plaketi verdi.


Haber: Busem Çallı - Duygu Duru

Çözüm Radyo Frekansı

Vücudunun belirli bölgelerindeki kireçlenmeler nedeniyle güçlük çeken hastalar Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Algoloji Kliniği’nde uygulanan radyo frekans termo koagulasyon (radyo frekans dalgaları) ile sağlığına kavuşuyor. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Algoloji Kliniği’nde bel ve boyun kireçlenmelerine bağlı ağrılar radyo frekans yöntemi ile son buluyor. Lokal anestezi ile yarım saat süren tedavi işlemini gerçekleştiren Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arif Yeğin, yöntemin Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Algoloji (Ağrı Tedavisi) Kliniği’nde başarı ile uygulandığını belirtiyor.



 Bel ağrısına bağlı yakınmaların nüfusun yüzde 80’inde görüldüğünü bildiren Algoloji Kliniği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arif Yeğin, radyo frekansı dalgası ile bel ve boyun kireçlenmelerini başarı ile tedavi ettiklerini belirtti. Yeğin, “Ağrıya neden olan sinirleri radyo frekans yöntemi ile yakarak devre dışı bırakıyoruz. Bu şekilde hastalarımızın bel ve boyun kireçlenmelerine bağlı ağrılardan kurtulması mümkün oluyor.” şeklinde konuştu. 

Yarım saatte ağrılardan kurtuluyorlar 
Uygulamanın lokal anestezi altında gerçekleştirildiğini aktaran Yeğin, açıklamalarına şu sözlerle devam etti: “Ameliyathanede film görüntülemesi eşliğinde belli bölgeleri uyuşturduktan sonra özel iğneler ile sinirlerin bulunduğu bölgeye girip, ağrıya neden olan sinirlerin ucunu ısıtarak zedeliyoruz. Sinirlerin zedelenmesi felç veya fonksiyon kaybı gibi herhangi bir kalıcı sakatlığa sebep olmuyor. Bunlar sadece kireçlenmiş eklemlerin ağrı duyusunu taşıyan sinirlerdir. Bunların devre dışında bırakılması ile hastalarımız ağrıdan rahatlıkla kurtulabilmektedirler.” İşlemin 30 dakika sürdüğünü bildiren Doç. Dr. Arif Yeğin, uygulama sonrasında hastanın hemen ayağa kalkabildiğini ifade etti. Uygulama yapılan kişinin kısa süre ile hastanede gözlem altında tutulduktan sonra taburcu edildiğini belirten Yeğin, bu uygulamanın sık sık gerçekleştiğini belirtirken bel ve boyun ağrısı şikâyeti olan hastaları Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Algoloji Kliniği’ne beklediklerini vurguladı. 

Tedavide yaş sorunu yok 
Kısa sürede gerçekleştirilen operasyonun 73 yaşındaki hastaların tedavilerinde dahi uyguladıklarını belirten Yeğin; Hastaların yaşından dolayı korkularını yenemediklerini ancak 73 yaşındaki hastalarının da tedavi sonucu koltuk değneklerini atarak ağrısız bir şekilde taburcu olduklarını aktardı.

Haber: Busem Çallı - Duygu Duru

21 Aralık 2013 Cumartesi

Müzikle Motivaston





Akdeniz Üniversitesi Hastanesi bünyesinde kemoterapi tedavisi gören hastalar ile yakınları, hemşireler ve hastane personelinden oluşan 22 kişilik koro ilk konserini verdi. Ressam Cengiz Erdoğan’ın oluşturduğu koro, Türk Halk Müziği konseriyle Akdeniz Üniversitesi Hastanesi H Blok Atrium’da dinleyicilere müzik ziyafeti yaşattı.

Hastanede tedavi görmekte olan hastaların bu tarz etkinliklere katılmalarının motivasyonlarını arttırdığını belirten Akdeniz Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof Dr.Hakan Bozcuk, “Bu gibi etkinlikler hastalarımızın yaşam kalitelerini arttırıyor ve onları mutlu ediyor. Bilimsel çalışmaların da gösterdiği gibi müzik, hastaların yaşamlarını olumlu yönde etkiliyor. Hasta kolundaki kemoterapi setiyle bu etkinliklerin içinde yer alabiliyor ve etkinlik onları mutlu ediyor.” şeklinde konuştu.

Akdeniz Üniversite’si Hastanesinde kanserle mücadele eden hastaların müzikle moral bulduğunu ifade eden Hastane Başmüdürü Mehmet Bircan Güleç, “Hastaların mutlu olması hastane yönetimi olarak bizleri de çok mutlu ediyor.” şeklinde konuştu. Güleç aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nin birçok başarılı ve örnek tedavi hizmeti verdiğini, koro çalışmasının da bunlardan biri olduğunu da sözlerine ekledi.

Konser öncesinde provaları yaklaşık üç ay süren ve gönüllüler, kemoterapi hastaları, hasta yakınları, hastane personeli ile hemşirelerden oluşan koronun, bu konseri her sene tekrarlayacağı da belirtildi.


 Haber: Duygu Duru - Busem Çallı

Ulusal Nanoteknoloji ve Çevre Çalıştayı


Ulusal Nanoteknoloji ve Çevre Çalıştayı, Akdeniz Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve İnönü Üniversitesi işbirliği ile Antalya’da düzenlendi. Geliştirilen yeni teknolojilerini nanoteknolojik ürün ve faaliyetlerin çevre üzerindeki zararlı etkilerini önlemeye yönelik platform oluşturuldu.

Akdeniz Üniversitesi Sosyal Tesisler toplantı salonunda gerçekleştirilen çalıştaya, başta Kimya, Biyoloji, Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ile Çevre Mühendisliği bölümleri olmak üzere ilgili tüm akademik çevreler, teknoloji geliştiren, uygulayan ve üretim yapan kesimler ile konuya ilgi duyan bireylerin katılımının sağlanacağı bir ortam oluşturuldu. Nanoboyutlu malzemelerin çevre üzerinde oluşturabileceği zararlı etkilerin belirlenmesi, azaltılması ve önlenmesi konusunda konulmuş olan hedefler tartışıldı. Nanomalzemelerin çevre üzerindeki etkilerin tartışıldığı çalıştay Nanoteknolojilerin güncel durumu, çevresel uygulamaları ve çevre etkileri başlıkları altında üç oturum şeklinde gerçekleştirildi. Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr. Ayça Erdem’in Nanoteknolojik faaliyetler ve yasal durum adlı sunumu ile başlayan çalıştay; Fırat Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İnönü Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinin sunuşları gerçekleştirildi.

Çalıştay kapsamında, projelerin çıktılarının yanısıra nanoteknolojik faaliyetlerin ülkemiz ve dünya genelindeki güncel durumunun değerlendirilmesi yapılmıştır. Çevresel uygulamalarda nanoteknolojinin yeri ve nanoteknolojik faaliyetlerin çevre üzerindeki olası etkilerinin tartışıldığı çalıştayda nitelikli işbirliğin sağlanarak geleceğe yönelik bir fırsat oluşturabileceği, konunun tartışılması, değerlendirilmesi ve araştırmacılarla paylaşılmasının özellikle genç araştırmacıların eğitimine de önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.


Haber: Duygu Duru - Busem Çallı

TÜBİTAK Akdeniz'de


TÜBİTAK’ın geçen sene başlattığı Proje Eğitimi Etkinlikleri Destekleme Programı kapsamında Akdeniz Üniversite’sinde Araştırma Projesi Hazırlama Eğitimi verildi. Etkinlik, yeterliliğini almış ve tezinin son aşamasında olan araştırmacılara yönelik teorik ve pratik uygulamaları içeren üç günlük eğitim şeklinde gerçekleştirildi.



Katılımcı sayısının 15 ile sınırlandırıldığı eğitimde temel olarak sağlık bilimleri alanında yapılan projeler üzerinde yoğunlaşarak eğitimler gerçekleştirildi. Program koordinatörlüğünü Dr. Sadi Özdem’in üstlendiği eğitimler araştırmacılara katılım ücreti olmadan verildi. TÜBİTAK katılımcılardan bir proje önerisi veya proje fikri ile katılıyor olmalarını ön koşul olarak sunmuştur. Beş kişilik gruplar halinde gerçekleştirilen eğitimler, interaktif oturumlar şeklinde ve taslak araştırma projeleri üzerinde çalışılarak gerçekleştirilmiştir. Üç tam gün şeklinde gerçekleşen eğitimde aktif katılımlı yoğun ve verimli bir çalışma ortamı sunuldu. Eğitim teorik ve pratik olmak üzere iki otum şeklinde gerçekleştirildi. Ağırlıklı olarak uygulamalı çalışmalara yer verilen eğitimde genç ve deneyimli araştırmacıların birlikte etkinliklerde yer almaları hem bireylerin hem kurumların hem de evrensel bilim kültürünün daha dinamik kalmasına katkı sağlamakta. 

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleşen etkinlikte, eğitimler Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmokoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nuray Erin, Prof. Dr. Sadi Özdem ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Hoşgör ile birlikte gerçekleştirildi.

Haber: Busem Çallı - Duygu Duru

Organ Bağışında Bilinmesi Gerekenler



Türkiye’de yaklaşık 65 bin kronik böbrek hastası bulunuyor. Böbrek hastalığının giderek yaygınlaşmasına neden olarak şeker hastalığı ve hipertansiyonun hızla çoğalması gösteriliyor. Binlerce kronik böbrek hastasından bir yılda sadece 600’ü organ nakliyle diyaliz mahkumu olmaktan kurtulabilirken, nakil olmayan 5 bin kişi ise hayatını kaybediyor.

Vücutta görevini yerine getiremeyen bir organın yerine canlı vericiden veya yaşamını yitiren kişiden alınan sağlam ve aynı görevi yerine getirecek bir organın nakledilmesine organ nakli deniliyor. Yaşamınızı yitirmenizden sonra organlarınızın başka bir insan için kullanılmasına da organ bağışı adı verilmekte. Bu bağışlar, ömrünü diyalize bağlı olarak geçiren böbrek hastaları için umut kaynağı oluyor. Organ naklinin tarihçesi Dünyada ilk organ nakli Macar asıllı Dr. Ullman tarafından Viyana’da 1902 yılında hayvanlar üzerinde böbrek nakli ile denendi. 1950’li yıllarda ABD’li bilim adamları organ naklini normal bir tıbbi uygulamaya dönüştürdü. Ülkemizde ise ilk nakil 1969’da Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirildi. 1978 yılında ise organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakline ilişkin 2238 sayılı yasa çıkarıldı. Yasanın yürürlüğe girmesinden 1 ay sonra ilk kadavradan böbrek nakli gerçekleştirildi.



18 yaşında olmak ve iki tanık yeterli
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Kalp nakli cerrahi Uzman Dr. Umut Köksel organ bağışının başka birinin yaşaması için ne kadar önemli olduğunu belirterek, bu bağışın ne şekilde yapılacağını şöyle anlattı: organlarınızı yaşamınızı yitirdikten sonra kullanılması için bağışlamak istiyorsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekiyor. Bunun için 18 yaşını doldurmuş olma şartı ve iki tanık huzurunda isteğinizi yapmak yeterli oluyor. ‘Doku ve Organ Bağış Belge’nizi alıyorsunuz. Bağış belgenizi bir kimlik gibi sürekli yanınızda
bulundurmanız ve yakın akrabalarınıza bilgi vermeniz gerekiyor.”

Her organ devletin malı
Yönetmeliğe göre alınan her organ devletin malı sayılıyor. Ankara’da bulunan Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi (UKM) ve bu birime bağlı olarak Bölge Koordinasyon Merkezi (BKM), İstanbul, İzmir, Antalya, Ankara, Adana, Bursa, Diyarbakır, Erzurum ve Samsun’da bulunuyor. Sistemin yürütülmesi amacıyla: kurulan bu merkezlerde deneyimli ve eğitimli organ nakil koordinatörleri 24 saat görev yapıyor. Ülke genelinde tespit edilen kadavra donörler görevli organ nakil koordinatörü tarafından Bölge Koordinasyon Merkezi’ne ve Ulusal Koordinasyon Merkezi’ne bildiriliyor. İlgili mevzuat uyarınca organların dağıtımı gerçekleştiriliyor.

Kadavradan alınan organlar Bakanlık sistemi ile dağıtılıyor 
Ülkemizde organlar, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan Ulusal Organ ve DokuNakli Koordinasyon Sistemi içerisinde dağıtılıyor. Sistemin amacı, ülke genelinde organ ve doku nakli hizmetleri alanında çalışan kurum ve kuruluşlar arasında gerekli koordinasyonu sağlamak, sınırlı sayıda temin edilebilen organ ve dokuları, bilimsel kurallara, tıbbi etik anlayışına uygun olarak adaletli bir biçimde en uygun hastalara, en kısa sürede naklini sağlamak.

Haber: Duygu Duru - Busem Çallı


Tırnak Kesiminde Basit Kurallar

Kişisel bakımı ve hijyeni sağlamak adına tırnak keserken yapılan küçük hatalar bile tırnak hastalıklarına davetiye çıkarabiliyor. Kadınlarda ve erkeklerde bile tırnak kesiminin değişebileceğini açıklayan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Yazar, tırnak kesiminde basit birkaç yöntem uygulandığında sorunların önlenebileceğini kaydetti.

Tırnağı kökünden kesmektense birkaç milim uzun bırakmanın el tırnak kesiminde önemini vurgulayan Prof. Dr. Yazar, “ Tırnak tam sıfır boyda kesildiği zaman bu cimri kesimden tırnak yatağı ve çevresi olumsuz etkilenmekte, kanama ve kesi yeri oluşmakta, daha da sevimsiz olanı bu zeminde şeytan tırnağı dediğimiz tırnak kenarlarından bir çeşit süyme olan aksesuar tırnak oluşumu gelişmektedir. Aksesuar tırnak , günlük yaşamda eşyalara takıldığı için, koparılmakta ya da kendiliğinden düşmektedir. Ancak bu zeminde sonradan piyojenik Granuloma dediğimiz kanamalı bir kabartı oluşmaktadır. Bu nedenle doğru olanı, el tırnaklarının parmak uçları kavsine uygun olarak, hilal şeklinde birkaç mm. tırnak boyu bırakacak biçimde, kesilmesidir” dedi.

Yaygın bir yanlış
Prof. Dr. Şahin Yazar, çoğunlukla sorun olan ayak tırnakları kesiminde yapılması gerekenleri ise şu şekilde anlattı: “Toplumda yaygın bir yanlışı düzeltelim. Bizim toplumumuzda köylüsünden, şehirlisine nereden yerleştiğini bilemediğimiz bir peşin kanaat var. Ayak tırnaklarında görülen her türlü renk ve şekil değişikliğini mantar olarak adlandırmaktadır, Buradaki eksik sözcük mantardan kastedilen temel enfeksiyon kurallarının geçerli olduğu mantar hastalığıdır. Hatta o kadar ki pek çok erkek hasta, bunu askerlik döneminde giydiği postallardan aldığına inanır, adeta birileri, özellikle bu postalların içine mantar etkeni bulaştırmış derecesinde komik , haksız biraz da garip bir iddiadır . Bildiğimize ve gözlemlerimize göre bunun hiçbir mantığı yoktur, çünkü askerlik görevine gelen gençlere, mensup olduğu birliği tarafından hiç giyilmemiş postal verilir. Kullanılmış, ikinci el ayakkabı ya da giysi verilmez. Ancak daha vahim olanı maalesef hekim arkadaşlarımızın aynı yorumda bulunmaları ve üzülerek izlediğimize göre , bu gibi durumlarda , hastalarına ağız yoluyla verilen Mantar Enfeksiyonunda kullanılan tabletleri önermeleridir. Bu tür ilaçların özellikle Karaciğer üzerinde ciddi toksik hasarı bilinen bir gerçektir. Laboratuar sonuçlarıyla emin olunmadan, bu gurup ilaçlar önerilmemelidir.”

Futbolcular dikkat etmeli
Ayak tırnaklarındaki her leke ya da renk değişikliğinin mantar hastalığı olmadığını belirten Yazar, mantar sanılan renk değişikliklerinin travmatik sebeplere bağlı olabileceğini açıkladı. Tırnak yapısının kişiden kişiye değiştiğini de vurgulayan Yazar; “Tırnak kesimi özellikle aşırı kilolu kişilerde, şeker hastalarında, futbolcularda, çok ayakta kalan işçilerde ve sivri burun ayakkabı giyen kişilerde çok dikkat edilmesi gereken bir husustur. Özellikle başparmak tırnağı kesimlerinde yapılan yaygın hata kişiyi basamaz yürüyemez hale getirmektedir. Bu temel yanlışlık , tırnak yan kenarlarının dipten kesilmesidir” şeklinde açıkladı.

Sebebi yanlış kesilen tırnaklar
Tırnak batmasını sebebinin yanlış kesilen tırnak köşelerinin bir metal parçası gibi yumuşak doku yapısına yani tırnak yatağına saplanmasıdır şeklinde açıklayan Yazar; “Tırnak batması çok ağrılı bir süreçtir, çoğunlukla işgücü kaybına neden olur. Bunu engellemek adına ayak tırnağı kavisine göre değil, dümdüz kesilmelidir. Görüldüğü gibi bu basit kuralların uygulanması, doğrudan yaşam kalitesini değiştirecektir” dedi.

Haber: Duygu Duru – Busem Çallı